a l i r ı z a u r l u f o r u m
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Dökümental Kaynaklar vs


Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

Divan Edebiyatı 2

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1Divan Edebiyatı 2 Empty Divan Edebiyatı 2 C.tesi Şub. 07, 2009 4:04 pm

alirızaurlu

alirızaurlu
Admin

DİVAN EDEBİYATI 2

DİVAN EDEBİYATINDA NESİR
Nesir (düzyazı), edebiyatımızda Batı etkisine gelinceye kadar şiirin yanında hep gölgede kalmıştır.Verilen örnekler de bir düşünceyi iletmekten çok sanat yapmak amacıyla ortaya koyulmuştur.
Divan edebiyatı döneminde iki tür nesir örneği görülür. Birincisi bazı tercüme eserlerle, halk için yazılan kitaplarda, özellikle tarihlerde kullanılan sade nesirdir. Gerçi mecazlı, cinaslı ve secili nesir Türk edebiyatında öteden beri görülen ve sevilen bir nesirdi. En güzel örneklerini ise Dede Korkut Hikayelerinde görmekteyiz. Diğeri ise özellikle Sinan Paşa’yla başlayan süslü nesirdir.
15. yüzyılda Sinan Paşa’nın oluşturduğu nesirde İran edebiyatının etkisi görülür.
Sinan Paşa Fatih’in sadrazamlığını yapan ilim sahibi biridir. En önemli eseri Tazarruname adlı münacat (Allah’a yakarma) eseridir. Ağır, sanatlı bir söyleyişi vardır. Bundan daha sade ama yine secilerle yüklü diğer eseri ise didaktik, ahlaki bir eser olan Marifname’dir. Bazı evliyaların menkıbelerini anlattığı Tezkiret’ül Evliya adlı eseri de önemlidir.
Bu asırda Sinan Paşa’nın süslü nesrine karşı sade nesirle eserler yazan diğer bir sanatçı Mercimek Ahmet’tir. Eserlerinde konuşma diline yakın bir dil görülür. Yazarın en önemli eseri Farsça aslından çevirdiği Kaabusname adlı didaktik bir öğüt eseridir. Eserde sosyal hayatla ilgili öğütler vardır.
Bu asırda ayrıca tarih kitapları da yazılmıştır.
Nesir alanında önemli edebi eserlerin verildiği diğer bir dönem de 17. yüzyıldır. Bu dönemde genellikle sade nesir kullanılmıştır. Dönemin en önemli edebi eseri ise Evliya Çelebi’nin “Seyahatname” adlı eseridir. Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde birçok yer gezen Çelebi, gördüklerini biraz abartılı bir üslupla yazıya geçirmiş ve 10 ciltlik bir eser meydana getirmiştir.
Devrin diğer nesircisi Katip Çelebi’dir. Yazar bir edebiyatçı olmaktan çok, bilim adamıdır. Tarih, coğrafya, tıp, biyografi gibi birçok alanda eser vermiştir. Eserlerinde daha çok Arapçayı kullanan yazarın Fezleke adlı Türkçe tarih kitabı vardır.
Divan edebiyatının son dönemi olan 18. yüzyılda nesir alanında daha çok gezi yazıları görülür. Bunlar da özellikle Batı’ya giden aydınların gezdikleri yerlerle ilgilidir. Bunlardan en önemlisi 28 Çelebi Mehmet’in yazdığı Sefaretname-i Fransa adlı eseridir.
Edebiyatımızda modern anlamda nesir 19. yüzyılda Tanzimat Edebiyatı ile başlar.

Tarihi gelişimini bu şekilde gösterebileceğimiz Divan edebiyatının genel özelliklerini şöyle maddeleştirebiliriz:
1. Temelinde İslam dininin bulunduğu Türk, Arap ve İran edebiyatlarının karışımı, ortak kültürün bir ürünüdür.
2. Dil, cümle yapısı bakımından Türkçe olmasına rağmen sözcükleri bakımından Arapça, Farsça, Türkçe karışımıdır.
3. Şiirde aruz ölçüsü kullanılmıştır.
4. Nazım birimi olarak beyit kullanılmıştır; ancak tuyug, şarkı ve rübailerde dörtlük kullanılır.
5. Daha çok tam ve zengin kafiye kullanılmıştır.
6. Konuya değil konunun işleniş biçimine önem verildiğinden aynı konu değişik dönemlerde birçok şair tarafından işlenmiştir. Bu yüzden Leyla vü Mecnun, Yusuf u Züleyha adını taşıyan birkaç eser vardır.
7. Divan şiirinde Arap ve Fars edebiyatlarından alınan belli semboller vardır. Mazmun adı verilen bu semboller hiç değiştirilmeden kullanılır. Gül deyince sevgili, bülbül deyince aşığın anlaşılması gibi. Bunlar dışında Türklerin oluşturduğu semboller de vardır.
8. Şiirde bütün güzelliğine değil parça güzelliğine değer verilir. Hatta çoğu şair “Mısra-i berceste” adı verilen en güzel dizeyi oluşturmaya çabalar.
9. Divan şiirinde gerçek hayat ya da insan, olduğu gibi değil idealize edilerek anlatılır. Şiirin anlaşılması için sözcüklerin ötesindeki anlamlara dikkat edilmelidir.
10. Gazel, kaside, mesnevi, rübai gibi ortak nazım şekilleri kullanılır.
11. Daha çok aşk, ayrılık, hasret, ölüm, doğa sevgisi gibi kişisel konulara değer verilir.
12. Temelinde din olan Allah aşkını, Peygamber sevgisini anlatan Divan şiirleri Tasavvuf edebiyatı adıyla incelenir.

DİVAN EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ
Türklerin, İslamiyetin kabulünden sonra Arap ve Fars edebiyatlarından alarak kullanmaya başladıkları nazım şekilleridir. Bunlara daha sonra sadece Türklerin kullandığı nazım şekilleri de eklenmiştir.
Divan edebiyatı nazım şekilleri, dize sayılarına göre üç grupta toplanır. Bunları şema halinde gösterelim.

Şimdi bunları ayrıntılarıyla görelim.

GAZEL
Aşk, ayrılık, hasret, özlem gibi lirik konularda yazılan şiirlerdir. Bazı dini gazellerde Allah aşkı, peygamber sevgisi de işlenebilir. Türk edebiyatına İran edebiyatından girmiştir.
Gazel 5 - 15 beyit arasında yazılabilir. Gazelin ilk beyitine matla denir. Bu beyitte dizeler kendi arasında kafiyelidir. Bundan sonraki beyitlerin ilk dizeleri serbest, ikinci dizeleri matla (ilk) beyitiyle kafiyelidir. Yani aa, ba, ca ...
Gazelin son beyitine makta denir. Gazelde şairin mahlası genellikle son beyitte bulunur. Bazen son beyitten bir önceki beyitte de geçebilir.
Genellikle gazelin beyitleri arasında anlam bütünlüğü bulunmaz. Ancak bazı gazeller bir konu bütünlüğü içinde yazılır. Bunlara yek-ahenk gazel denir. Eğer şair anlam bütünlüğünün yanında bir de aynı güçte beyitler yazabilmişse bunlara da yek - avaz gazel denir.
Kimi zaman ise gazeli oluşturan beyitlerin dize ortalarında iç kafiye oluşturulduğu görülür. Bunlara musammat gazel denir.
Gazeller aruzun her kalıbıyla yazılabilir. Bu sahada Fuzuli, Baki, Nedim, Ahmet Paşa başarılı eserler vermişlerdir.

KASİDE
Genellikle din ve devlet büyüklerini övmek için söylenen şiirlerdir. Ancak başka konularda yazılan kasideler de vardır. Kafiye dizilişi yönünden gazelle aynıdır. Yani aa, ba, ca...
Kaside en az 20 en fazla 99 beyit olur. Kasidenin ilk beyitine matla son beyitine makta denir. Şairin mahlasının geçtiği beyite taç beyit, kasidenin en güzel beyitine beytül kasid denir.
Kaside belli bölümler halinde yazılır. Bunları altı grupta toplayabiliriz.
1. bölüm, nesib ya da teşbib bölümüdür. Bu bölümde bahar mevsimi, kış manzaraları betimlenir ya da bayram günleri anlatılır.
Bunlardan başka köşklerin, kervansarayların, camilerin betimlendiği nesib bölümleri de görülür.
2. bölüm, girizgah bölümüdür. Nesib bölümünden asıl konuya geçiş ifade eden bir veya birkaç beyittir. Girizgah bölümü gelişigüzel söylenmez. Nükteli, ince sözlerle konuya geçilir.
3. bölüm, medhiye bölümüdür. Bu bölümde asıl anlatılmak, övülmek istenen kişi için ne denecekse açıklanır. Bu, kasidenin asıl bölümüdür.
4. bölüm, fahriye bölümüdür. Bu bölümde şair kendinin yeteneğini, anlatımını göklere çıkarır. Çoğu zaman kendini diğer şairlerle karşılaştırır ve üstünlüğünü ortaya koyar.
5. bölüm tegazzül bölümüdür. Bu bölümde kasideyle aynı ölçüde ve uyakta gazel yazılır. Şair uygun bir sözle gazel söyleyeceğini ifade eder.
6. bölüm dua bölümüdür. Kasidenin son bölümüdür. Bu bölümde şair övdüğü kişinin başarılarının devamlı olması, ömrünün uzun olması için dualar eder, iyi dileklerde bulunur.

Kasideler konularına göre de değişik adlar alır.
Tevhid : Allah’ın birliğini anlatan kasidelerdir.
Münacaat : Allah’a yalvarmak, dua etmek amacıyla yazılan kasidelerdir.
Naat : Peygamberimizi övmek için yazılan kasidelerdir.
Medhiye : Devrin ileri gelenlerini övmek için yazılan kasidelerdir.
Hicviye : Devrin yöneticilerini eleştirmek için yazılan kasidelerdir.
– Mersiye – Cülûsiyye

MESNEVİ
Edebiyata İranlıların kazandırdığı bir nazım şeklidir. Mesnevilerde her beyit kendi arasında kafiyelidir: aa, bb, cc... Bu nedenle en uzun şiirler mesnevi türüyle yazılmıştır.
Mesnevilerde konu birliği vardır. Olay kaynaklı eserler yani Leyla vü Mecnun, Hüsn ü Aşk gibi hikayeler mesnevi ile yazılmıştır. Firdevsi’nin 60.000 beyit tutarındaki Şehname adlı destanı da mesnevi türündedir.
Bir şair beş mesnevisini bir araya getirerek hamse oluşturur. Hamse sahibi olmak şair için bir övünç kaynağıdır.
Mesneviler ayrı bir kitap halinde yayınlanır, şairin diğer şiirleri ise Divan’da toplanır.
Edebiyatımızda Ali Şir Nevai, Şeyhi, Fuzulî, Nabî, Şeyh Galip mesnevileriyle tanınır. Baki, Nef’i, Nedim gibi şairler ise mesneviyi hiç kullanmamışlardır.

KIT’A
Genellikle iki beyit olarak yazılan bazen daha fazla olabilen gazele benzer nazım şeklidir. Gazelin matla beyiti kıt’ada bulunmaz. Yani beyitler xa, xa ... olarak kafiyelenir.
Kıt’ada şairin mahlası çoğu zaman yoktur. Daha çok felsefi ve toplumsal düşünceler anlatılır. Beyitler arasında anlam bağlantısı görülür.

MÜSTEZAT
Bir uzun bir kısa dizelerden oluşan nazım şeklidir. Kısa dizeler kaldırıldığında ortaya gazel çıkar. Kısa dizelere “ziyade” denir. Müstezat, aruzun tek kalıbıyla yazılır. Ziyadeler de bu kalıba uyar.

RÜBAİ
Tek dörtlükten oluşan nazım şeklidir. Kendine özgü ayrı bir ölçüsü vardır. aaxa şeklinde kafiyelenir. Çoğu zaman şair dünya görüşünü, felsefesini, tasavvufi düşüncesini rübaiyle ortaya koyar.

TUYUG
Divan edebiyatına Türklerin kazandırdığı bir türdür. Şekil olarak rubaiye benzer. Tek dörtlüktür, aaxa kafiye düzeni vardır.
Halk edebiyatındaki mani ve İran edebiyatındaki rübainin etkisiyle oluşmuş denebilir. Aruzun sadece fâilâtün fâilâtün fâilün kalıbıyla yazılır. Ayrıca 11'li hece ölçüsüne de çoğu zaman uyduğundan şairlerimizce hoş bulunmuş olabilir. Rübaiden sadece ölçüsü yönüyle ayrılır. Bazı tuyuglarda dört dize de kafiyeli olabilir.

MURABBA
Dörder dizelik bölümlerle kurulan nazım biçimidir. En az üç, en fazla 7 dörtlük olur. Kafiye örgüsü aaaa, bbba, ccca şeklindedir. Bazen dörtlüklerin son dizeleri nakarat şeklinde olabilir. Konu olarak gazele benzer.

ŞARKI
Türklerin Divan edebiyatına kazandırdığı bir nazım şeklidir. Bestelenmek amacıyla yazılır. Bu nedenle musikiye yatkındır. Kafiye örgüsü murabbaya benzerse de ilk dörtlüğün aaab şeklinde olduğu şarkılar da vardır.
Edebiyatımızda şarkı denince akla Nedim gelir. Gayet sade bir dille yazdığı şarkılar kendinden sonrakilere örnek olmuştur. Özellikle Yahya Kemal, Nedim tipi şarkılar yazmıştır. Bu şarkılarda nakarat kullanılmıştır.

MUHAMMES
Beş dizelik bölümler halinde söylenen nazım şeklidir. Bir muhammesin ilk beşliğindeki son dizenin, aynı beşlikteki diğer dört dize ile kafiyeli olması şart değildir. Beşlik sayısı bir kayda bağlı değildir.

MÜSEDDES
Altı dizelik bölümler halinde oluşturulan nazım şeklidir. Müseddeslerde, her bölümün yalnız son dizesi değil, sondan iki dizesi birden, ilk bölümün son iki dizesine uygun söylenir, ya da bu iki dize her bölüm sonunda tekrarlanır.

TAŞTİR
Bir beyitin birinci ve ikinci dizeleri arasına iki veya daha fazla yeni dize ilave edilerek oluşturulan nazım şeklidir. Yeni eklenen dizelerin kafiyesi beyitin kafiyesiyle aynı olmalıdır.

TERKİB-İ BEND
10 ila 20 dizelik bentlerden oluşan nazım şeklidir. Bent sayısı 5 ile 10 arasında değişir. Bentleri oluşturan dizeler genelde gazeldeki gibi kafiyelenir. Bendin son beyitine vasıta beyti denir. Bu beyit her bendin sonunda değişir ve mutlaka bentten ayrı olarak kendi arasında kafiyelenir.
Terkib-i bendin uyak düzeni aaxaxaxaxabb şeklindedir. Bentler beyitlere ayrılarak sıralanır.
Bu nazım şeklinde talihten, hayattan şikayetler, dini, tasavvufi, felsefi düşünceler anlatılır.
Edebiyatımızda Bağdatlı Ruhi ve Ziya Paşa bu nazım şeklindeki şiirleriyle tanınır.

TERCİ-İ BEND
Biçim ve uyak yönünden terkib-i bende benzer. Ancak her bendin sonundaki vasıta beyitleri aynıdır yani nakarat şeklindedir.
• • •
Divan edebiyatı, önceden de söylediğimiz gibi 19. yüzyılın başlarında artık yavaş yavaş yerini Batı’dan gelen yeni edebiyata bırakmaya başlamıştı. Hem çok güçlü Divan şairlerinin bulunmaması, hem de tekrar ede ede kalıplaşan bir söyleyişin artık bıkkınlık vermesi yeni edebiyatın yerleşmesini hızlandırmıştır.
Elbette bu, aniden olmamış, şekil ve dil olarak 20. yüzyılın başına kadar etkisini sürdürmüştür.

https://alirizaurlu.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz