a l i r ı z a u r l u f o r u m
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Dökümental Kaynaklar vs


Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

Milli Edebiyat Dönemi 1

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1Milli Edebiyat Dönemi 1 Empty Milli Edebiyat Dönemi 1 C.tesi Şub. 07, 2009 4:19 pm

alirızaurlu

alirızaurlu
Admin

D- MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ 1

Türk edebiyatında Türk milliyetçiliği düşüncesi Tanzimat döneminde başlamıştır. Bu dönemde özellikle Şemseddin Sami şiirin sadeleşmesiyle ilgili yazılar yazıyor, Orhun Abideleri’ni, Kutadgu Bilig’i Türkiye Türkçesine çevirerek ilgiyi Ortaasya’ya çekiyordu.
Ayrıca Ahmet Vefik Paşa makaleleriyle Türklük düşüncesini yaymaya çalışıyordu. Ancak bu kişisel çabalar aydınlar arasında tam bir birlik sağlamaktan uzaktı. Özellikle kalemi güçlü şairlerin, Fikret’in, Cenap’ın, Abdülhak Hamit’in, sanat için sanat görüşüne takılmaları, bu çalışmaların yeterince güçlenememesine neden oluyordu. Oysa 1908'li yıllara gelindiğinde ortada artık bu güçlü sanatçıların adı duyulmuyurdu. Özellikle o yıllarda Balkan Savaşları’nın ya da azınlık isyanlarının çok olması halkta büyük tepki uyandırmış, Arapların isyanıyla İslamcılık görüşü de geçersizleşmiş ve milliyetçilik akımı büyük bir güç kazanmıştır. Böyle bir ortamda sanatçıların kişisel düşünceyle yaptıkları sanat da elbette pek rağbet görmemiştir. Hatta sanat değeri olmayan, kuru şiirler, sırf milletin hissiyatına seslendiğinden büyük rağbet görmüştür.
İşte böyle bir ortamda Fecr-i Aticilerin kişisel sanat anlayışları yeterince güçlenememiş ve topluluk dağılmıştır. Bu sırada İstanbul’dan uzakta, Selanik’te yayın yapan Genç Kalemler Dergisi, Yeni Lisan adlı makaleler dizisiyle dilin nasıl sadeleşeceği konusunda yollar ortaya koyuyor, bu görüşün savunucuları sade dille güzel eserler yazıyorlardı. Yeni Lisan makalelerinde ileri sürülen görüşleri şu şekilde maddeleştirebiliriz:
1. Arapça, Farsça tamlamalar ve gramer kuralları asla kullanılmayacak, bunların yerleşmiş olanları kalabilecekti.
2. Halk dilinde yerleşmiş bulunan Arapça, Farsça sözcükler kullanılacak, bu dillerden yeni sözcükler alınmayacaktır.
3. Arapça, Farsça sözcükler halkın telaffuz şekline göre yazılacak asılları dikkate alınmayacaktır.
4. Yazı dilinde milli söz dizimi hakim olacaktır.
5. Konuşma ve yazı dili, Türkçenin en olgun, en güzel şekli olan İstanbul Türkçesi olacaktır.
İlk defa, Ömer Seyfettin ile Ali Canip’in birlikte çıkardıkları Genç Kalemler dergisine daha sonra Ziya Gökalp de katılmış, her geçen gün artan savunucusuyla yeni ve güçlü bir Milli Edebiyat ekolü oluşmuştur. Fecr-i Aticiler bir ara dilde sadeleşmeye karşı çıktılarsa da özellikle Fuat Köprülü, Hamdullah Suphi, Yakup Kadri gibi güçlü kalemlerin Milli Edebiyat saflarına geçmeleri, Fecr-i Ati’yi bitirmiş geride sadece Haşim kalmıştır.
Milli edebiyat özellikle dil konusu üzerinde durmuştur. Yoksa sanatçıların kişisel görüşleri birbirinden oldukça farklıdır. Kimi sade bir dille kişisel konular üzerinde şiirler söylerken (Beş Hececiler), kimi vatan, millet, Anadolu kavramları üzerinde durmuştur. Belki de bu serbestlik Milli Edebiyat’ın sürekliliğinin en büyük sebebidir.

MİLLİ EDEBİYAT SANATÇILARI

Ömer SEYFETTİN
Genç Kalemler dergisindeki yazılarıyla Milli Edebiyatın kurulmasında büyük rol oynayan sanatçı, aynı zamanda realist Türk hikayeciliğinin yerleşmesinde de büyük bir etkiye sahiptir. Edebiyatımızda hikayeciliği meslek edinen ilk sanatçı diyebiliriz Seyfettin için.
Onun Türk edebiyatında “edebiyatsız edebiyat yapmak” amacıyla çalışması, edebiyatı gereksiz söz, şekil ve mecazlarla yüklemeden parlak cümleler kullanmadan yapması o gün için çok yeni bir üsluptur.
Seyfettin, hikayelerinde çok değişik konular işlemiştir. Onda sosyal hayatta görülen gülünç huyların eleştirisini yaparak, toplumu iğnelemekten hoşlanan eleştirici bir huy vardır. Hikayelerinin başarılı olanları ise milli duyguları canlandırıcı tarihi hikayelerdir. Ayrıca çocukluk anılarından, Balkanlardaki Türklerin durumundan bahsettiği hikayeleri de vardır.
Hikayelerini beklenmeyen sonuçlarla bitirerek okuyucuda iz bırakmak ister. Fikirlerini olaylar arasına dağıtarak kuru didaktizm’den kurtulur.
Hikayelerinde kullandığı sade dil, onların her kesimde okunabilmesini sağlamış, gençlerin milli duygularını canlandırmak gayesine yazar böylece ulaşabilmiştir.
Seyfettin, Türk milliyetçiliğini savunur ancak bu milliyetçilik kan ve ırk birliği değil ideal birliğidir. Hikayelerinde halk fıkralarına, halkın arifçe sezgilerine büyük bir sevgi duyar.
Ömer Seyfettin, hikayelerinin başına bir atasözü koyarak konuyu bir anafikir etrafında toplamaya çalışır.
Başını Vermeyen Şehit hikayesinde Peçevi tarihinden alınan bir olay işlenmiştir. Bu hikayenin başında adı geçen tarihten manzum parçalar vardır. Yazar bu hikayede kahramanlık duygusunu işler.
Kızılelma Neresi hikayesinde Kanuni’nin gitmek istediği bir yer anlatılır; ancak bunun neresi olduğu belirtilmez. Burada Kızılelma Türk idealinin sembolüdür.
Kütük hikayesinde kaleyi fetheden Aslan Bey’in askeri zekası üzerinde durulur.
Teke Tek hikayesinde Türklerin fethettiği ülkelerde gösterdiği adalet ve hoşgörü anlatılır. Bu hoşgörüye karşın oraların halkının gösterdiği nankörlük üzerinde durulur.
Pembe İncili Kaftan hikayesinde gururlu Safevi hükümdarına elçi giden Muhiddin Çelebi’nin cesareti, gururu, millet sevgisi üzerine yaptığı fedakarlık anlatılır.
Bomba hikayesinde Bulgar askerlerinin kendi halkına dahi ne derece zulüm yaptığı anlatılır.
Falaka hikayesinde öğrencilik günlerinde karşılaştığı bir olay üzerinde durur.
Kaşağı çocukluk döneminde çok etkilendiği bir olayın anlatıldığı hikayedir.
Bunlar dışında daha birçok hikayesi olan yazarın şiirleri de vardır. Hatta edebiyat hayatına şiirle başlamıştır. İlk şiirlerinde Servet-i Fünunculardan etkilenerek aruzu kullanmış daha sonra ise heceyle hatta koşma yazmaya kadar gitmiştir. Milli Türk destanlarını manzum olarak yazma çabasında bulunan sanatçı, şairlikte, hikayecilikte olduğu kadar başarılı değildir.

Ali Canip YÖNTEM
Yazar, Türk dilinin sadeleşmesi konusunda Ömer Seyfettin’le Ziya Gökalp’le birlikte büyük bir idealla çalışmıştır. Lirik şiirleriyle tanınan sanatçı önce Servet-i Fünun şairleri tarzında yazmış, sonra aruzla ve sade dille şiir yazmaya yönelmiş, sonra hececi şairlerin arasına katılmıştır.
Önceleri Divan şiiri ve Servet-i Fünun şiiri tarzında şiirler yazmasına rağmen, daha sonra dilde sadeleşme fikrini kabul edince yine aruzla ancak sade dille şiirler yazmıştır. Bu tarz şiirlerini Geçtiğim Yol adıyla kitaplaştırmıştır. Çoğu aşk ve tabiat şiirleri olan bu ürünler devrin birçok şairinden üstündür.
Şair heceye geçmiş ancak halk şiiri nazım biçimlerini kullanmamış, yeni biçimlerle, bazen de Terzarima tarzında yazmıştır.
Sanatçı sonraları şairliği de bırakmış makaleler ve inceleme, araştırma yazıları yazmıştır. Çoğu makalesinde Türkçülüğü ve Türk dilini savunmuştur.
Milli Edebiyat Meseleleri ve Cenap Bey’le Münakaşalarım, Edebiyat (ders kitabı), Epope, Naima Tarihi, Leyla ile Mecnun, Türk Edebiyatı Antolojisi, Ömer Seyfettin ve Hayatı yayımladığı eserlerdendir.

Ziya GÖKALP
Türk edebiyatında sanatçılığından çok fikir adamlığı yönüyle yer etmiştir. Türkçülük fikrini felsefi yönleriyle ele alan ve sağlam temellere oturtan Gökalp, bu yönüyle çoğu devlet adamının fikir babalığını yapmıştır. Hatta yeni kurulan Türk devletinde yapılan birçok değişikliğin Ziya Gökalp’in fikirlerinden esintiler taşıdığını söyleyebiliriz.
Onu edebiyatımızda bir şair olarak karşılamak için ciddi bir neden yoktur. O zaten “şiir için değil şuur için” çalıştığını söyler. Onun en olgun fikirleri mısralaştırması, halk hafızasında kalıplaşmış bazı sözlerin kalmasını sağlamak içindir.
Gökalp, Türkçülüğü, Turancılık olarak algılamış ve anlatmıştır. Ona göre amaç bütün Türklerin bir çatı altında toplanmasıdır. “Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan” derken bu amacını ortaya koyar.
Gökalp, o dönemlerde Yeni Lisan makaleleriyle dil hakkındaki görüşlerin anlatıldığı Genç Kalemler dergisine yakınlık duymuş ve kısa zamanda o derginin yazar kadrosuna katılmıştır. Burada yayınladığı Türkçülük ve Türk dili ile ilgili makale ve şiirleri büyük rağbet görmüştür.
Şiirlerinde hece ölçüsüne değer vermiştir. Bütün sanat faaliyetlerinin halka doğru gitmesini, halkın sesinin sanatla duyurulmasını amaçlamıştır. Hemen bütün eserlerinde kullandığı dil sade, konuşma dili kadar samimi ve doğaldır.
Gökalp’in manzum masal ve şiirleri üç ayrı kitapta toplanmıştır. Bunlar, Kızıl Elma, Yeni Hayat, Altın Işık adlarını taşır.
Nesir türünde ise Türk Töresi, Türkçülüğün Esasları, Türkleşmek–İslamlaşmak Muasırlaşmak, Malta Mektupları adlarında eserleri vardır.

Mehmet Emin YURDAKUL
Türk edebiyatında açık bir Tükçülüğü ilk defa bir sanat ideali haline getiren Türk şairi Mehmet Emin’dir. Yeni Türk şiirinde sade ve doğal halk dili kullanmayı ülkü edinen şair,
Hece ölçüsünü, eski Türk ölçüsü olduğu için tutucu bir ısrarla aruza tercih etmiştir. Türk edebiyatında yeni bir hece ölçüsü cereyanının başlamasına bu yönüyle önderlik etmiş sayılır.
Aslında şiirleri tüm ölçü ve uyağa rağmen başarılı sayılamaz. Gayet kuru hatta tekdüze bir söyleyişi vardır. Bu yönüyle edebiyatta yeri olmasa bile edebiyat tarihinde yeri vardır denebilir.
Mehmet Emin’in en büyük kusuru halk dilini ve halk ölçüsünü kullandığı halde, geleneksel Türk Halk şiirinin sesini kavramamış olmasıdır. Çünkü onun şiirlerinde ölçü, ahenk sağlayıcı bir unsur olmaktan çok, parmak hesabı denecek kadar basittir. Yoksa koşma, semai gibi halk şiirlerindeki ahengi onda bulamayız.
Ses bakımından başarılı olamasa bile söylediği fikirler ve heyecanlar bakımından birçok ses şairinden üstündür. Sanatı; ülküsünü, fikirlerini anlatmakta bir araç olarak kullanmış, her şeyi vatanın yükselmesi uğrunda kullanabileceğini söylemiştir.
Mehmet Emin, Arapça, Farsça kelime ve tamlamalara hiç itibar etmemiş, Genç Kalemler’in dil hakkındaki görüşlerini açıklamasından çok önce, böyle bir dili kullanmıştır.
Şair, Türk halkının, hakkını ve özgürlüğünü almak için savaştığını, Türk aydınlarının ruhunda Türkçülük aşkının önüne geçilmez bir iman haline geldiğini de görmüştür. Türk şiirinin genç nesilleri onun söyleyişini beğenmiyor; onun söyleyişine özenmiyor; fakat onun söylediklerini daha milli ve daha musıkili bir söyleyişle birleştirerek heyecanla söylüyordu.
Şiir ve nesir türlerinde eser veren yazarın Türk Sazı, Ey Türk Uyan, Tan Sesleri, Dicle Önünde, Turana Doğru, Ordunun Destanı, Zafer Yolunda adlı şiir kitapları vardır.

Ahmet Hikmet MÜFTÜOĞLU
Küçük yaşlarda edebi çalışmalara başlayan sanatçının ilk edebi çalışmaları Servet-i Fünuncularla olmuş ve devrin süslü, külfetli dil modası ilk zamanlarda en çok Ahmet Hikmet’i etkilemiştir. Hatta sanatçı, kulağına hoş gelen Arapça, Farsça sözcükleri, küçük bir deftere yazıyor, sonra fikir için kelime arayacağı yerde, yazı yazarken, bu seçtiği kelimeleri kullanmak için fikir ve fırsat arıyordu. Ancak bu durum uzun sürmedi. Sade dile yönelme Ahmet Hikmet’te hızlı oldu ve Türkçü düşünce tüm sanat anlayışını değiştirdi. “Yeğenim” adlı monoloğunda Batı özentisi içindekileri alaycı bir üslupla eleştirdi.
Sanatçının edebi ününü sağlayan ilk önemli eseri “Haristan ve Gülistan”dır. Eserin içindeki en önemli parça esere adını veren masaldır. Bu eser Batı tarzında yazılan ilk masal sayılır. Hikmet bu eserinde Doğu’nun masal zevki ve masal geleneği ile Batı’nın tekniğini ve Servet-i Fünunun renkli, süslü üslubunu birleştirmiştir.
Yazarın milli kültürü önplana alarak yazdığı diğer önemli hikaye kitabı “Çağlayanlar”
adını taşır. Eser Türkçülük hareketlerinin, milli kültür ve milli heyacanla yoğrulmuş, zengin verimlerinden biridir. Eserde, Türk milletinin milli ve fikri asaletini betimleyen Üzümcü hikayesi; uygurların Göç destanından alınan bir konuyu ele aldığı Altın Ordu; baştan başa öztürkçe kelimeler kullanıldığı halde akıcılığından dolayı yadırganmayan Yakarış adlı düzyazı şeklindeki münacatı önemlidir.

Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU
Edebi hayatına Fecr-i Ati topluluğunda başlayan, o dönemin modası olan süslü mensur şiirler yazan yazarın gerçek başarısı roman alanındadır.
Sanatçının ilk ve en güzel romanı “Kiralık Konak” tır. Bu romanda Tanzimat döneminde görülen nesiller arası çatışma konu edilir. Daha sonraki romanlarını da göz önüne aldığımızda yazarın Tanzimat’la Cumhuriyet’in ilk yılları arasındaki dönemi tarihi bir sıra içinde anlattığını söyleyebiliriz. Şimdi romanları kısa özetleriyle aktaralım:
Kiralık Konak, ayrı ayrı devirleri temsil eden Naim Efendi ile torunu Seniha arasındaki çatışma üzerine kurulmuştur. Naim Efendi, geleneği; Seniha, Avrupai tarz yaşayışı ifade eder.
Nur Baba romanında tekkelerin içten içe bozuluşu anlatılır. Roman, bir konakta yaşayan Nigar Hanım’ın hayatıyla, tekke arasındaki karşıtlıklar üzerine kuruludur.
Hüküm Gecesi romanında Osmanlı’nın bozulan siyasi durumu Ahmet Kerim’in çevresinde gözler önüne serilir. Bu kahraman adeta Yakup Kadri’nin sözcüsüdür.
Sodom ve Gomore, adeta Hüküm Gecesi’nin devamıdır. Burada Ahmet Kerim, İstanbul’u, ahlaksızlıklarından dolayı yerle bir edilen Sodom ve Gomore şehirlerine benzetir. Böylece yeni bir romanın temelini atar. Asıl roman ise Kaptan Jackson ile Leyla ve Necdet arasında geçer. Burada Jackson işgalci güçlerin, Leyla onlar gibi yaşamaya çalışan tiplerin, Necdet milli benliği savunan gençlerin temsilcileridir.
Yaban romanı, Ahmet Celal’in hatıra defteri olarak düzenlenmiştir. Eser boyunca bu kişinin gözlem ve değerlendirmeleri anlatılır. Anadolu insanının içinde yaşadığı zorluklar, köylülerin pislik ve ahlaksızlık içindeki halleri dile getirilir.
Yazarın Cumhuriyet dönemini anlattığı Bir Sürgün, Ankara, Panorama romanları tarihi zincirin son halkalarını oluşturur.
Son romanı Hep O Şarkı’nın konusu ise aşk’tır. Diğer romanlarının kronolojik sırasına pek uymayan bu eser Münire ile Cemil’in aşkları üzerine kuruludur.
Yakup Kadri realist bir roman yazarıdır. Anlatımında Servet-i Fünun nesrinden gelme üslupçuluğu sürer; ancak dili sadedir. Süslü, ağdalı dille yazdığı mensur şiirlerini ise Erenlerin Bağından ve Okun Ucundan adlarıyla kitaplaştırmıştır.
Yazarın ayrıca Milli Savaş Hikayeleri adını verdiği hikaye kitabı da bulunmaktadır. Ayrıca elçiliklerdeki günlerini anlattığı anı eseri Zoraki Diplomat; çocukluk anılarını anlattığı Anamın Kitabı ve Gençlik ve Edebiyat Hatıraları adlı kitapları vardır.


https://alirizaurlu.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz